Doğa olayları karşısındaki çaresizliğimiz ve ölümsüzlük egomuz bizi sürekli bir arayışa yöneltmiştir. Mitoloji işte bu arayışın bilimidir. Bu arayışımızın son durağı da Tanrı olmuştur. Bu durağa gelene kadar çeşit çeşit, renk renk Tanrılarımız olmuştur. Aya, Güneşe, Dağa, Puta, Toteme yani hakkında bilgimizin olmadığı ne varsa ona tapmışız. Bunlar hakkında bilgi edindikçe tapmaktan vaz geçtik. En sonunda tek Tanrılı dinlere gelip son noktayı koymuşuz.
Kimi insan çaresiz kaldığı zaman Tanrı'ya sığınır, kimi de kendine sığınır. İşte ben kendime sığındım. Çare içimdeki güçtü. Bunu harekete geçirmek yetti bana. Yaşadığım sürece şunu anladım ki gayret etmediğin sürece bir yere varamıyorsun. Şuyum buyum var demeyeceksin. Kendine güveneceksin ve mücadele edeceksin. Mücadele ederken de iradeli olacaksın. İradenin yenemeyeceği güçlük yoktur. Yeter ki inan. İnanmak başarmanın yarısıdır. Eğer güçlüğü yenemediysen bil ki iradeni aşmıştır. Tıpkı ölüm gibi tıpkı hastalık gibi. O zaman yapacağın tek şey var. Kabullenmek ve yaşamak güzeldir deyip yola devam etmek. Kabullenmediğin zaman kendini yer bitirirsin. Ve bu durum yaşama sevincini sona erdirip seni intihara kadar götürür. Koşullar ne olursa olsun yaşama iyimser bakmak gerekir.
Yaşamım boyunca tüm olumsuzluklara rağmen şu üç şeyden vaz geçmedim. İyi insan olmak. Kendim olmak. Yaşadığım anın değerini bilmek. Ne geçmişe ne de geleceğe takıldım. Geçmiş yaşandı ve bitti. Sadece ders aldım. Yarına garantim olmadığına göre geriye yaşadığım an kaldı. Ben hep "an"ı yaşadım. Beni ne mutlu ettiyse onu yapmaya çalıştım. Bunu yaparken de asla "el alem ne der" kaygısına düşmedim. Beni ne mutlu ettiyse onu yapmaya çalıştım. Çünkü yaşam benimdi. O el alem dediklerimin bana bakış açıları da çıkar üzerineydi. Bir bilge der ki:"İnsanların ne dediğini umursamayarak ömrümü on yıl uzattım." Siz de öyle yapın.
İnsan olarak önce kendimi sevdim ve kendimle barışık oldum. Çünkü biliyordum ki kendimi sevdiğim ve kendimle barışık olduğum sürece diğer insanları da sevip onlarla barışık olabilirdim. İnsanın rengi, ırkı, dini, mezhebi asla beni ilgilendirmedi. Benim için iyi insan olması yeterliydi. Yaşamım boyunca hep dürüstlükten, doğruluktan, iyilikten, güzellikten yana oldum. Bunları yapmam için de bir din şart değildi. Ben o dinin yerine insan sevgisini koydum. Sadece bunlar için bir vicdan gerekiyordu. O vicdana da sahip olduğumu düşünüyorum. İşte benim Tanrım hep bu vicdanım oldu.
Canlılar içinde kendine yabancı tek tür insandır. Sevişmek için gizli kuytu yer arar. Yani utanır. Ama her türlü kötülüğü yapar fakat bundan utanmaz. Tanrıyı bir yoksulda aramaz. Gösterişli mabetler yaparak Tanrıyı orada arar. Oralara harcadığı parayı bu yoksullara harcasa yoksulluk kalmayacak. İçindeki insanı duyguları harekete geçirse dünyada kötülük kalmayacak. Bir de çocukluk dönemimiz var. En mutlu olduğumuz dönem. Hepimizin içinde o çocuk var. Sakın öldürmeyin onu. Onu öldürürseniz yaşayan bir ölü olursunuz.
Bana göre dünyada ne yazıldı ise ne söylendi ise şunu bilin ki hepsini insan yazdı, hepsini insan söyledi. Ölümden korktuk ve ölmek istemedik tutup kendimize ölümsüzlük yarattık. Her türlü haltı işleyip sonra da bunu üzerimizden atmak için şeytanı yarattık. Bu dünyada adaleti gerçekleştiremeyince tutup kendimize "ilahi adalet" yarattık. Özgür irademizle aldığımız kararların sonunda kendimize kader yarattık. Halbuki bu kader dediğimiz şey kendi özgür irademizle aldığımız kararlardı. Bu dünyada cenneti veya cehennemi yaşıyorsak aldığımız bu kararların sonucuydu. Aynı şekilde kendi dikkatsizliği örtmek için kaza yarattık. Dikkat edip ve tedbirli hareket ettiğin sürece asla kaza diye bir şey olmaz. İnsanlar kendi çıkarlarını, güçsüzlüklerini ve kararsızlıklarını haklı çıkarmak için tüm bu saydıklarımı uydurdular.
İnsanın insanca yaşadığı, özgürlük, eşitlik ve adaletin hüküm sürdüğü yani sınıfsız bir toplum gençlik özlemimdi. Şunu anladım ki bu artık benim için güzel bir ütopya olarak kaldı. Çünkü insanoğlu egosuna yenik düştüğü sürece bu güzel ütopyanın gerçekleşmesi çok zor. Bundan hareketle sosyal demokratlığı tercih ettim. Hiç olmazsa insan egosunun ürünü olan emperyalizmin korkunç sömürüsünün önüne bir engel olarak bu şartlarda sosyal demokrasiyi koyabiliriz. Kendimi sosyalist olarak değil sosyal demokrat olarak görmekteyim. Ama şunu belirtmeden de geçemeyeceğim. Asla düşüncelerimin kölesi olmadım. Tam tersine düşüncelerim benim kölem oldu.
Ben bilime inanıyorum. İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Bunun ötesi yok. Bu bir doğa yasası. Kabullenmekten başka yol da yok. Önemli olan yaşamın içinde insan kalmaya çalışmak. Bunu başarana insan deniliyor. Ne mutlu ben insanım diyene!
YAŞAMA BAKIŞ AÇIM için “0 yorum” bulunmaktadır.