ATATÜRK VE DİN






Atatürk'ün dini inancı var mı, dinsiz mi gibi hususlar beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendirmediği gibi kimseyi de ilgilendirmez. Ancak küçük beyinleri ilgilendirir. Beni ilgilendiren ise din hakkındaki düşünceleri ve uygulamalarıdır. Bu düşünce ve uygulamalardan çıkardığım sonuç ise Atatürk'ün dine saygılı bir insan olduğudur. Dini yer yer eleştirir ama toplum için dinin gerekli olduğu düşüncesindedir. Eleştirisi ise dini siyasete ve çıkarlara alet edenedir. Dini hurafelere ve dogmalara indirgeyen zihniyettedir. Bu gerçekler ortadayken Atatürk'ü din düşmanı gösteren küçük beyinlere itibar etmeyiniz.

"Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete karşıyız ve buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir. Hangi şey ki, akla, mantığa, halkın menfaatine uygundur; biliniz ki, o bizim dinimize de uygundur. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı, mükemmel olmazdı, son din olmazdı."(Atatürk-1930)

"Din birliğinin de bir millet teşkilinde etkili olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz. Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir etki yapmadı. Bilakis Türk milletinin millî bağlarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabiî idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin üstünde, kapsayıcı bir Arap milliyeti siyasetine indirgeniyordu.( Prof.Dr.Afet İnan - Medeni Bilgiler )

(Atatürk'ün el yazısıyla aldığı notlardan Prof Dr. Afet İnan'ın hazırladığı bir kitap var: MEDENİ BİLGİLER. Türk Tarih Kurumunun yayımladığı bu kitap acı ama gerçek, sansüre uğramış. İşte o sansürlenen bölüm:) Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine haşretmeye mecburdurlar. Bununla beraber, Allah'a kendi millî dilinde değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve yakarmada bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'ın ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti bir çok asırlar, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta, bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'anı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince, karışık cahil hocalar ağzıyla, ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan, dini, hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupa'da, Allah kelimesinin yüceltilmesi parolası altında, hıristiyan milletleri idareleri altına geçirdiler, fakat onların dinlerine ve milliyetlerine ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar ne onlarla birleşerek bir kuvvetli millet yaptılar. Mısır'da belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palaspareyi hilafet alameti ve ayrıcalığı olarak altun sandıklara koydular, halife oldular. Gâh şarka, gâh garba veya her tarafa birden saldıra saldıra, Türk milletini Allah için, peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'a mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Millî duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete o öldükten sonra ahirette kavuşacağını vaad ve temin eden dinî akide ve dinî his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı.

"Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. İsteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.. '' (Atatürk-1926 - Andrew Mango)

"Baylar, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşünüşte yükselip olgunlaşması, Hıristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden vazgeçerek yalınlaştırılmış bir dünya dininin kurulması ve insanların şimdiye değin kavgalar, pislikler, kaba istek ve eğilimler arasında bir bataklıkta yaşadıklarını kabul ederek, bütün gövdeleri ve usları ağılayan kötülük etkenlerini ortadan kaldırmaya karar vermesi gibi koşulların gerçekleşmesini gerektiren Birleşik Dünya Devleti kurma düşünün tatlı olduğunu yadsıyacak değiliz..."(Atatürk-Şeriât Devleti'nden Laik Cumhuriyet'e-İlhan Arsel)

"Evet Karabekir, Arapoğlu’nun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kuran’ı Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler..” (Atatürk - Kazım Karabekir- Paşaların Kavgası )

Atatürk: "Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran Türkçe olmalıdır. Türk Kuran'ın arkasından koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor. Benim maksadım, arkasından koştuğu kitapta ne olduğunu Türk anlasın." (A.Taner Kışlalı-Kemalizm,Laiklik ve Demokrasi)

Atatürk'ün din ve laiklik hakkındaki görüşü:

"Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiçbir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz."

"Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz."

Atatürk: İslam'ın "İlim Çin'de de olsa gidip alınız." sözünü "Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir." diye özetlemiştir.

Ve son söz:"Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz; en doğru, en hakiki yol, medeniyet yoludur. Medeniyetin emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir." (M.K.Atatürk-1925)





ATATÜRK VE DİN için “0 yorum” bulunmaktadır.